
Cehaletle Zenginlik Arayan Küçük Yatırımcı, Bilgiyle Soyanların Eline Düşüyor

Türkiye’de borsa denince akla hâlâ zenginlik geliyor.
Çalışmadan kazanmak, ekran başında hayat değiştirmek…
Ama bu hayalin bedelini, yıllardır hep aynı kesim ödüyor: Küçük yatırımcı.
Bu ülkede borsa tarihi, aynı oyunun sahne tekrarlarıyla dolu.
1990’larda küçük tahtalarda “tahta silkeleme” vardı.
Bir grup bir araya gelir, işlem hacmi düşük hisselerde al-sat yapar, fiyatı yükseltir, ardından küçük yatırımcıya satar.
Bu bir manipülasyondu. Bugünle tek farkı, sahnenin kahvehanede kurulmasıydı.
Zaman geçti, teknoloji değişti, oyuncular sosyal medyaya taşındı ama oyun aynı kaldı.
Sadece hikâyeler değişti.
Şimdi her köşe başında “borsa uzmanı” görüyoruz.
Bir dönem uzman çavuş olan Onur Yılmaz, “Dostlar Konağı” adlı Telegram grubunda ne yazsa yüzlerce kişi sorgulamadan alım yapıyor.
Ona inananlar, bilanço sormuyor. Formasyon sormuyor.
Sadece “hangi kağıt abi?” diyor.
Çünkü kafada yatırım yok, sadece para kazanma arzusu var.
Daha yakın örnek: Kamyon şoförlüğünden borsa yönlendiriciliğine evrilen Hikmet Yurtbay.
Ortada olmayan “Hektor” karakterinin arkasına saklanarak yüzlerce insanı yönlendirmiş, bazı kişilerin hesaplarına girerek işlem bile yapmış.
Bugün öyle bir noktaya gelindi ki, bu adamın açtığı yolda abisi, hatta 21 yaşındaki yeğeni bile tutuklandı.
Evet, yanlış duymadınız: Bir kamyon şoförü olarak yola çıkan Hikmet Yurtbay, sahte isimlerin, sahte grupların, sahte vaatlerin ardına saklanarak yüz milyonluk bir manipülasyon zinciri kurdu.
Kandırdığı insanlar sadece parasını değil, özgürlüğünü de kaybetti.
Ama kendisi hâlâ mağduru oynamaya, “ben de kandırıldım” demeye devam ediyor.
Ne tesadüf ki kandırılan herkesin hesabı onun kontrolündeymiş!
Yetmedi. Bu iş artık öyle bir seviyeye ulaştı ki, sadece kamyon şoförü, eski asker değil; profesör ünvanı taşıyanlar bile bu karanlık yapının parçası olmaya başladı.
Geçtiğimiz haftalarda gözaltına alınan ve tutuklananlar arasında eski bir rektör, akademik çevrelerde tanınan Prof. Dr. Ünsal Ban da var.
Sosyal medya üzerinden oluşturulan ağlarla küçük yatırımcının güvenini kazanan bu isimler, bilgiyi değil itibarı kullanarak sistemin açığını sömürdüler.
Profesör ya da şoför fark etmiyor.
Niyet aynıysa, yol da aynı oluyor: Küçük yatırımcının sırtına basarak yükselmek.
Burada tek bir suçlu yok.
Sadece dolandıranlar değil, kandırılmaya gönüllü olanlar da bu oyunun ortağı.
Küçük yatırımcı yıllardır aynı hatayı yapıyor:
Birinden duyduğu her kağıdı alıyor.
Eğitime yatırım yapmıyor.
Grafik okumuyor.
Teknik analiz öğrenmek “zor” geldiği için, kolay yolu seçiyor.
Ama kolay para, her zaman pahalıya patlar.
Gerçekçi olalım.
Kitap okumayan bir toplumdan finansal okuryazarlık beklemek, başlı başına saflık.
Twitter’dan hisse öğrenen, YouTube'dan finansçılık oynayan bir yatırımcı kitlesi var karşımızda.
Ve ne yazık ki bu kitle, dolandırıcıların rüyalarını süslüyor.
Sermaye Piyasası Kurulu bu konuda ne yapıyor?
Cevap: Çok az. Çok geç. Çok etkisiz.
Onur Yılmaz ve ekibine, Hikmet Yurtbay bağlantılı hesaplara daha önce defalarca işlem yasağı getirildi.
Ceza yazıldı. Uyarı yapıldı.
Peki sonra?
Aynı ekip başka isimlerle, başka hesaplardan tekrar sahneye çıktı.
Yine yatırımcı çektiler.
Yine yönlendirme yaptılar.
Yine para kazandılar.
SPK'nın burada kendine ciddi bir sorumluluk çıkarması gerekiyor.
Bir değil, iki değil, üç kere aynı isimleri aynı suçlardan cezalandırmak neyi gösterir?
Ya cezalar etkisizdir, ya da cezaların uygulanması denetlenmiyordur.
SPK’nın elindeki araçlar kağıt üstünde güçlü olabilir ama bu araçlar kullanılmadıkça hiçbir caydırıcılığı kalmaz.
Cezalar kesiliyor, duyurular yayınlanıyor; ancak pratikte kimse sistem dışına atılmıyor.
Yani yıllardır aynı suçu işleyen insanlar, piyasadan dışlanmıyor – sadece uyarılıyor.
Bu kadar sistematik ihlale “ihtar” vermekle yetinmek, büyük bir kurumsal körlüktür.
Aracı kurumlar hâlâ bu kişilere hesap açabiliyor.
Peki SPK bu kurumlara neden yaptırım uygulamıyor?
Manipülasyona açık zemin oluşturan sosyal medya yapıları takip ediliyor mu?
Yoksa SPK sadece “olay olduktan sonra” mı devreye girmeyi tercih ediyor?
Eğer bu kurum yatırımcıyı korumayacaksa, kim koruyacak?
Ancak adalet kısmında son zamanlarda farklı bir tablo görüyoruz.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, bu organizasyonlara yönelik önemli bir adım attı.
9 ilde düzenlenen eş zamanlı operasyonlarla onlarca kişi gözaltına alındı, bazıları tutuklandı.
Bir dönem borsa ağları kuranlar, şimdi cezaevi yolunu tuttu.
Başta İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek olmak üzere, bu sürece katkı sağlayan herkese teşekkür etmek gerekir.
Çünkü bu ülkenin yatırımcısının sahipsiz olmadığını göstermek, en az suçla mücadele kadar değerlidir.
Ama unutmayalım:
Ne kadar operasyon yapılırsa yapılsın, küçük yatırımcı kendini değiştirmedikçe bu film tekrar tekrar oynar.
Aynı isimler değilse bile, benzerleri mutlaka çıkar.
Yine ekran başında umut satılır.
Yine kulaktan dolma bilgiyle karar verilir.
Yine birileri zenginleşirken, binlerce insan sessizce soyulur.
Çünkü bu sistemde cehaletle zenginlik arayan herkes, bilgiyle soyulanların yolunu açar.