Bir Değer Yatırımcısının Teknik analize Yaklaşımı

YAYINLAMA:
Bir Değer Yatırımcısının Teknik analize Yaklaşımı

Finansal piyasalarda yatırım kararlarının temelini oluşturan iki ana yaklaşım vardır: temel analiz ve teknik analiz. Değer yatırımcıları çoğunlukla temel analiz yöntemlerini tercih eder ve bir varlığın “içsel değerini” finansal tablolar, sektör analizi ve makroekonomik dinamikler üzerinden değerlendirmeye çalışır. Buna karşılık teknik analiz, geçmiş fiyat hareketleri ve işlem hacmi gibi piyasa verilerine bakarak geleceğe dönük tahminlerde bulunmayı amaçlar. Bu iki yaklaşım bazen birbirine rakip, bazen de birbirini tamamlayan araçlar olarak görülür.

2. Değer Yatırımcısının Teknik Analize Şüpheci Yaklaşımı

Değer yatırımcılarının teknik analize karşı şüpheci yaklaşımı, fiyat hareketlerinin çoğu zaman dışsal faktörlere (örneğin, politika, jeopolitik riskler, yasal düzenlemeler, sektör haberleri) bağlı olması gerçeğinden kaynaklanır. Fiyat yalnızca grafiksel bir desenin sonucu değil; makro ve mikro birçok unsurun birleşimidir. 

Bu bakış açısına göre:

  • Fiyat hareketleri rastlantısal ya da haber akışına bağlı olabilir.
  • Grafik üzerinde tespit edilen formasyonlar ve sinyaller, altta yatan ekonomik gerçekleri yansıtmayabilir.
  • “Geçmişte tekrarlanan bir fiyat paterni, gelecekte de tekrarlanır” varsayımı eleştiriye açıktır.

3. Schwager’ın Teknik Analiz Yaklaşımı

Jack D. Schwager’ın “Getting Started in Technical Analysis” adlı kitabı, fiyatın piyasadaki tüm bilinen ve bilinmeyen etkilerin toplamı olduğu varsayımına dayanır:

“Teknik analiz, tüm haberlerin, beklentilerin ve psikolojik faktörlerin fiyata yansıtıldığını kabul eder; amaç, geçmiş fiyat hareketlerindeki tekrar eden desenlerden istatistiksel olarak anlamlı öngörüler üretmektir.” (Getting Started in Technical Analysis)

Schwager’a göre:

  • Teknik analiz “neden” sorusuna odaklanmaz, “ne oldu ve ne olabilir” sorularını esas alır.
  • Sinyaller ve formasyonlar hiçbir zaman %100 kesin değildir; önemli olan, olasılıkların ve risk yönetiminin etkinliğidir.
  • Sinyallerin isabet oranı genellikle %40–50 civarındadır; başarı, kârların zararları bastırmasından gelir.

Bu bakış açısı, teknik analizin deterministik değil, olasılıksal bir araç olduğunu vurgular.

4. Scott M. Carney’nin Harmonic Trading Yaklaşımı

Scott M. Carney tarafından sistematik hale getirilen Harmonic Trading yaklaşımı, teknik analizde yalnızca şekilsel benzerliklerle yetinmeyen, bunun ötesinde Fibonacci oranlarının geometrik simetrisiyle desteklenmiş yapıların fiyat grafiklerinde tekrar ettiği varsayımına dayanır. Carney’nin yaklaşımı, klasik teknik analizin belirsizliğine karşı ölçülebilirlik, oran tabanlı kesinlik ve yapısal bütünlük önermesiyle dikkat çeker.

Carney’ye göre:

  • Fiyat hareketleri rastgele değildir; belirli döngüsel yapılar içinde ölçülebilir oranlarla gelişir.
  • Geçmişte oluşmuş belirli Fibonacci oranlarına dayalı fiyat patternleri, aynı yapılar tekrar oluştuğunda benzer fiyat tepkileri üretir.
  • Kritik dönüş bölgeleri (PRZ – Potential Reversal Zone), birden çok Fibonacci düzeltme ve projeksiyon oranının dar bir fiyat aralığında kesişmesiyle tanımlanır.
  • Harmonik pattern (örn. Gartley, Butterfly, AB=CD, Three Drives) yalnızca şekilsel değil, aynı zamanda oransal uyuma göre geçerlidir.

Carney’nin Harmonic Trading metodolojisinde, bir pattern’in sadece oluşmuş olması yeterli değildir. Pattern’in geçerli sayılabilmesi için:

  1. En az üç önemli Fibonacci oranının dar bir fiyat bandında kesişmesi gerekir.
  2. Bu alanda oluşan fiyat barları, dönüş sinyali (örn. reversal candlestick, doji, hammer) üretmelidir.
  3. PRZ bölgesi geçilirse (örn. gap, tail close, anormal volatilite), formasyon geçersiz sayılır.

Bu yönüyle Harmonic Trading, teknik analizi tamamen geometrik ve oran bazlı bir disiplin hâline getirir. Özellikle değer yatırımcıları açısından önem taşıyan yanı ise, bu sistemin “fiyat dışında hiçbir unsura ihtiyaç duymadan, tamamen objektif ölçümlerle potansiyel dönüş bölgeleri üretmesi”dir.

 

Carney’nin şu sözleri yaklaşımının özünü yansıtır:

“Harmonik fiyat davranışları, doğadaki ritmik yapılar gibi ölçülebilir, tekrar eden, ama her seferinde eşsizdir.”

Ayrıca, Carney’nin yaklaşımı yalnızca kısa vadeli al-sat değil, uzun vadeli değer yatırımlarında da zamanlama optimizasyonu sağlamak amacıyla destekleyici olarak kullanılabilir. Temel analizle belirlenen bir “alım bölgesi”nin Harmonic Trading yoluyla içindeki dönüş seviyelerinin tespiti, bu iki yaklaşımın birbirine rakip değil, tamamlayıcı olarak kullanılabileceğini göstermektedir.

5. Doğruluk Oranı ve Risk/Getiri Dinamikleri

Teknik analizdeki doğruluk oranı (“isabet yüzdesi”) bazıları tarafından yazı-tura atmaya benzetilebilir. Ancak Schwager gibi profesyonellerin de hatırlattığı gibi, önemli olan kârların zararları ne kadar bastırdığıdır:

“Başarılı traderlar, çoğu zaman haklı oldukları için değil; haklı olduklarında büyük kazandıkları, haksız olduklarında ise küçük kaybettikleri için başarılıdır.” 

Yani teknik analizde amaç yüksek isabet oranı değil, pozitif beklenen değere sahip bir risk-getiri sistemi kurmaktır.

6. Sonuç ve Öneriler

Değer yatırımcılarının teknik analize şüpheyle yaklaşması bilimsel ve mantıklı bir tutumdur. Ancak piyasa davranışlarının ve insan psikolojisinin, fiyat hareketlerinde tekrar eden kalıplar oluşturabileceğini gösteren pek çok ampirik ve pratik örnek de vardır.

Bu nedenle:

  • Teknik analiz, temel analizden bağımsız ve mutlak bir “kehanet aracı” değildir.
  • Ancak özellikle kısa/orta vadeli karar süreçlerinde, giriş-çıkış zamanlamasında ve risk yönetiminde tamamlayıcı bir araç olarak kullanılabilir.
  • Sonuçta, her yatırımcı kendi sistemini geliştirirken teknik analizi “eleştirel bakışla test ederek” ve “risk yönetimiyle entegre ederek” kullanmalıdır. Körü körüne inanmak da, kategorik reddetmek de hatalıdır.
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *