YatırımX Ekonomi İstanbul Simidi Financial Times'ta! 20 TL'lik Zamansız Süper Gıdanın Hikayesi

İstanbul Simidi Financial Times'ta! 20 TL'lik Zamansız Süper Gıdanın Hikayesi

İstanbul'un en köklü ve en ulaşılabilir lezzeti simit, sadece 20 TL'lik sabit fiyatıyla bir ekonomik sembol olarak Financial Times'ın gündemine taşındı.

İstanbul sokaklarının sesi olan simit, Financial Times'a (FT) konu oldu. Gazetenin Alex Barker imzalı haberinde, susamlı altın halka olarak nitelendirilen simidin, Türkiye'nin kültürel ve ekonomik yaşamındaki yeri, "zamansız bir süper gıda" olarak mercek altına alındı.

Karaköy semtinin yokuşlarında simitlerini satan Müslüm Sümbül'ün hikayesi üzerinden anlatılan makale, simidin bir gıdadan öte, bir ritüel, bir geçim kaynağı ve İstanbul'un geçmişinden gelen lezzetli bir tat olduğunu vurguluyor.

Türkler için simidin aynı zamanda bir ekonomi sembolü olduğunun altı çizildi. Simit fiyatları o kadar katı kurallara tabidir ki, satıcılar fiyat gösterme zahmetine bile girmiyor. 

Makalede, İstanbul’da simit fiyatının o dönem için 20 Türk lirası (yaklaşık 35 kuruş/48 sent) olarak belirlendiği bilgisine yer veriliyor. Simit, bu yönüyle İstanbul'un her daim mevcut, herkes tarafından sevilen ve sadeliğiyle derin bir tat sunan Paris bagetinin muadili olarak görülüyor.

Haberde, dışı çıtır, içi çiğnenebilir dokusuyla simit, "Türk mutfağının bilinmeyen ustaları" olarak adlandırılıyor. Sabahın erken saatlerinde seyyar satıcıların nağmeli sesleriyle güne başlayan şehirde, simit; zengin Türk kahvaltılarının yanında kaymak ve balla zenginleştirilen bir lüks olabildiği gibi, dar gelirli vatandaşların da vazgeçilmezi olarak konumlanıyor.

FT yazarı Alex Barker, "Bana bir bardak siyah çayla bir simit verin, anavatanımda olduğumu anlarım," sözleriyle simidin duygusal ve kültürel bağını dile getiriyor. Simit, sadece bir yiyecek değil, aynı zamanda Türkiye'de geçirilen çocukluğun anılarıyla dolu bir sembol olarak tanımlanıyor.

Bir Simitçinin Zorlu Mesaisi

1995 yılında Şanlıurfa'dan İstanbul'a gelen ve ilk işi fırın zemininden susam toplamak olan Müslüm Sümbül'ün mesaisi ise simidin ardındaki emeği gözler önüne seriyor. 

Sabah 3’ten önce işe başlayıp, hamuru üzüm pekmezine batırma gibi kritik bir işlemin ardından pişirme sürecini tamamlayan Sümbül, 20 kg'a ulaşabilen simit tepsisini başında dengeleyerek Karaköy sokaklarında dolaşıyor.

Makaleye göre Sümbül, fırın masrafları çıktıktan sonra sattığı her beş simitten sadece bir dolar kazanıyor ve kazancının büyük bir bölümünü ailesine gönderiyor. Bu zorlu meslek, 17. yüzyılda Evliya Çelebi’nin bahsettiği ve 19. yüzyılda resmedilen tarihi simitçilik geleneğinin günümüzdeki temsilcisi olarak öne çıkıyor.

Geleneksel Üretimin Önemi

Sümbül’ün çalıştığı Beyoğlu'ndaki Eryılmaz Kardeşler fırını, simit üretiminde geleneksel yöntemleri sürdüren az sayıdaki işletmeden biri. 19. yüzyıldan beri ekmek üreten bu fırında simitler, modern makinelere inat, hâlâ elle şekillendiriliyor. 

Patron Aydın Eryılmaz, süpermarket ve zincirlerin mekanize simitlerini küçümseyerek, "Hiçbir işe yaramıyorlar," diyor. Geleneksel simidi ayıran en önemli unsur ise Türklerin "çıtır" dediği, ısırıkla gelen o belirgin tını ve kıvam.

Bölgesel Farklılıklar ve Tüketim İpuçları

FT haberi, simidin bölgesel farklılıklarına da değiniyor:

İstanbul: Kıvrık halka formu hakim.

Ankara: Koyu kahverengi renkte.

İzmir (Gevrek): Ekstra çıtır ve sıcak pekmeze bandırılmış.

Karadeniz: Susamsız ("kel" simit).

Simit seçimi konusunda ise gazete, okuyuculara altın kahverengi rengi ve bol susam kaplamalı olanları tercih etmelerini, soluk veya yanık olanlardan kaçınmalarını tavsiye ediyor.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *