Son dönemde sosyal medya paylaşımlarıyla sık sık gündeme gelen gazeteci Emin Pazarcı, bu kez kullandığı sert ve aşağılayıcı ifadeler nedeniyle tepki çekti. 9 Haziran 2025 tarihinde yaptığı paylaşımda bir kullanıcıyı hedef alarak “Bir hırsız destekçisi daha. Sifonluk.” ifadelerini kullanan Pazarcı, gazetecilik sınırlarını bir kez daha tartışmaya açtı.
Kamuoyunun bir kısmı bu çıkışları "kişisel görüş" olarak değerlendirirken, geniş bir kesim ise gazetecilik meslek ilkelerinin ihlal edildiğini, kullanılan dilin halkı aşağılayıcı ve nefret içerikli olduğunu savunuyor.
Bir Dönemin Ecevitçisi, Bugünün En Sert Savunucusu
Emin Pazarcı’nın kariyerinde dikkat çeken en önemli dönüşüm, ideolojik çizgisindeki radikal değişim. 1980’li ve 1990’lı yıllarda Demokratik Sol Parti’ye (DSP) yakınlığıyla bilinen Pazarcı, o dönemlerde Bülent Ecevit’e açık destek veren yazılar kaleme aldı. Sosyal adalet, halkçılık ve özgürlük temelli söylemleriyle bilinen bu çizgiden zamanla uzaklaştı.
Bugün ise iktidar yanlısı yorumları ve muhalif figürlere yönelik sert eleştirileriyle biliniyor. Ancak asıl tartışma konusu olan, Pazarcı’nın yalnızca görüş değiştirmesi değil; değişen görüşleriyle birlikte kullandığı dilin sertleşmesi, kişisel hakaret ve hedef göstermeye varan bir üsluba evrilmesidir.
Kim Devletin Malını Çalıyorsa Günah İşliyordur – Partisi Önemli Değil
Türkiye'de kamu kaynaklarının kötüye kullanımı ve yolsuzluk iddiaları uzun süredir gündemde. Bu gibi meselelerde gazetecilerin görevi, hangi partiden olursa olsun objektif bir şekilde kamuoyunu bilgilendirmek olmalı. Devletin malına zarar verenin siyasi kimliği, suçun niteliğini değiştirmez.
Bu kişi ister CHP’li Ekrem İmamoğlu olsun, ister AK Partili Melih Gökçek. Usulsüzlük varsa eleştirilmelidir. Ancak bazı gazeteciler, kendi siyasi pozisyonlarına göre seçici davranarak yalnızca karşı safa odaklanıyor.
Kutsal kitaplarda dahi kamu malının çalınması ağır bir günah olarak kabul edilir:
“Kim haksız yere bir mal edinirse, kıyamet gününde o mal boynunda taşınarak gelir.” (Âl-i İmrân, 161)
“Ey iman edenler! Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin.” (Mâide, 8)
“Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, karınlarına ateş doldurmuş olurlar.” (Nisâ, 10)
Ancak bu temel ahlaki ölçüler, Pazarcı gibi bazı isimler tarafından görmezden gelinmekte; siyasi körlük, ahlaki ilkelerin önüne geçmektedir.
Melih Gökçek Dosyası: Suskunluk ve Sahiplenme Arasında
Melih Gökçek, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığı uzun yıllar boyunca birçok tartışmalı projeye imza attı. Milyonlarca liraya mal olan ve kullanılmadan atıl kalan yapılar, yüksek maliyetli ihaleler ve Sayıştay raporlarıyla gündeme gelen kamu zararları hâlâ hafızalarda.
ABB yönetimi değiştikten sonra, Gökçek dönemine dair ciddi bulgular ortaya kondu. Belediye kaynaklı denetim raporlarında kamu zararı oluştuğu yönünde tespitler yer aldı. Ancak bu dosyaların çoğu, yargı sürecine zamanında intikal ettirilmediği için zaman aşımına uğradı.
Emin Pazarcı ise bu dosyaların “zaman aşımına uğramış olması” gerekçesiyle Gökçek’i savunmakta, hatta “Danıştay akladı, takipsizlik verildi” gibi açıklamalarla kamuoyunda “aklanma” algısı oluşturmaya çalışmaktadır. Oysa hukukçular bu konuda nettir: Zaman aşımı suçsuzluk değildir.
Takipsizlik kararı, delil yetersizliği nedeniyle dava açılamaması anlamına gelir. Bu durum, konunun suç teşkil etmediğini değil, yargılama yapılamadığını gösterir. Pazarcı’nın bu teknik ayrımları bilerek göz ardı etmesi ya da saptırması, gazetecilik açısından ciddi bir etik sorundur.
"Sifonluk" Söylemi: Gazeteciliği Aşağıya Çeken Dil
Emin Pazarcı’nın sosyal medyada bir kullanıcıyı hedef alarak sarf ettiği “Bir hırsız destekçisi daha. Sifonluk.” ifadesi, kamuoyunda büyük tepki gördü.
Siyasi eleştirinin ötesine geçerek halkı küçük düşüren bu üslup, basın meslek ilkeleriyle örtüşmemektedir. Türk Ceza Kanunu’nda kişilerin onur ve saygınlığını zedeleyecek nitelikteki sözler “hakaret” suçu kapsamında değerlendirilirken, basın mensuplarının sorumluluğu daha da ağırdır.
Sivil toplum kuruluşları, basın konseyi üyeleri ve gazetecilik akademisyenleri bu tarz bir dili eleştirmekte ve “toplumu bilgilendirme misyonu yerine kutuplaştırıcı söylem üretildiğini” ifade etmektedir.
Basın Özgürlüğü Değil, Basın Sorumluluğu Gerekli
Emin Pazarcı'nın paylaşımları, gazetecilikte taraf olmanın sınırlarını aşarak açık bir ideolojik kampanyaya dönüşmüş durumda. Oysa gazetecilik, bilgi vermeyi, denetim işlevini yerine getirmeyi ve halkı bilinçlendirmeyi esas alır. Eleştiri yapılabilir, sert olabilir; ancak bu eleştiri hakaret ve nefret diliyle yapılmamalıdır.
Siyasi görüşü ne olursa olsun, bir gazetecinin halkı aşağılaması, karşıt fikirleri olanları “sifonluk” gibi ifadelerle hedef göstermesi, mesleğin itibarına zarar vermekte, basın özgürlüğünü savunan çevreleri bile savunmasız bırakmaktadır.
Sifonluk Değil, Vicdan Gerekiyor
Gazetecilik, eleştiri yaparken bile adalet duygusunu, ölçüyü ve insani saygıyı korumak zorundadır. Emin Pazarcı’nın son paylaşımları, bu sınırların defalarca ihlal edildiğini gösteriyor.
Kamuoyunun beklentisi; gazetecilerin gazeteci gibi davranması, halkı değil gerçeği hedef almasıdır.
Çünkü bazen sorun, tuvalette değil; vicdanda, ifadede, adalet duygusunda başlar.