İşçilerin belediyelerden ücret zammı talebiyle başlattığı grevler kamuoyunda geniş yankı uyandırmaya devam ederken, sosyal medya üzerinden gelen tepkiler de dikkat çekiyor. Son olarak yazar Cem Soner, beyaz yakalıların bu grevlere gösterdiği tepkileri mercek altına aldı.
Soner, özellikle İzmir’de devam eden grev süreciyle birlikte yeniden gündeme gelen tepkilerin yalnızca ekonomik değil, sınıfsal ve psikolojik bir arka plana sahip olduğunu belirtti. Sosyal medya üzerinden bazı kullanıcıların grev yapan işçileri “provokatörlükle” ve “haksız maaş talebiyle” suçladığını hatırlatan Soner, bu yaklaşımı eleştirdi.
“Belediyeden ücret zammı talebiyle greve çıkan işçiler her sene haber oluyor ve her sene beyaz yakalımıza toplu histeri krizi yaşatıyor. ‘Bu işçiler AKP’den talimat alıp yapıyorlar’ diye komplo teorisi üreten mi dersin, sinir krizi geçirip ‘bunları işten atın, sürünsünler’ diyen mi...”
Cem Soner’e göre, bu öfkenin temelinde beyaz yakalıların kendilerine dair kurduğu üstünlük algısının sarsılması yatıyor. Eğitim hayatı boyunca prestijli mesleklere ulaşmak için çaba gösteren bireylerin, kendilerinden daha düşük görülen meslek gruplarının benzer ya da daha yüksek gelir elde etmesini kabullenmekte zorlandığını ifade ediyor.
“Beyaz yakalımız, çok iyi eğitim aldığını, çok iyi dil bildiğini, işinde çok yetenekli olduğunu, küçük dağları kendisinin yarattığını, adeta bulunmaz Hint kumaşı olduğunu sanıyor. Hem toplum, hem popüler kültür, hem ailesi onu böyle koşullandırdı.”
Soner, bu tepkinin doğrudan değil, dolaylı biçimde kendini gösterdiğini söylüyor. İşçilerin gelirleriyle öğretmen ve doktor maaşlarının kıyaslandığı söylemleri “gizli bir üstünlük arayışı” olarak değerlendiriyor.
“İşçi benim kadar kazanmamalı. Benim ücretim her zaman daha yüksek olmalı. Ama bunu söyleyemedikleri için sanki başka mesleklerle karşılaştırma yapıyormuş gibi yaparak, bilinçaltlarında bastırdıkları düşünceyi ifade etmeye çalışıyorlar.”
Yazıda doktorların bu konuda daha açık sözlü olduğunu belirten Soner, beyaz yakalıların ise çoğu zaman işlerinin çıktısını ölçememekten ötürü bu kıyaslamaları dolaylı olarak yaptığını öne sürüyor:
“Doktor, ben beyin ameliyatı yapıyorum, insanları iyileştiriyorum diyebiliyor. Onlar ne diyecek? 'Ben çok iyi mail atıyorum, çok iyi Excel dosyaları hazırlıyorum, niye daha az kazanıyorum?' mu?”
Soner, yazısını şu ifadeyle tamamlıyor:
“İnsanların kırılgan egoları ve bitmek bilmeyen ihtirasları, hiç farkında olmadığımız çeşitli madrabazlıklara yol açıyor. Bakmasını bilene...”