Türkiye'nin Dünya Bankası sıralamasında yüksek gelirli ülkeler kategorisine yükselmesi, Mahfi Eğilmez'in son yazısında mercek altına alındı. Bu dikkat çekici telfiye giden yolda, enflasyon ve sabit kurun rolü ile gelir dağılımındaki bozulma gibi kritik detaylar ele alınıyor.
Mahfi Eğilmez'in son makalesine göre 2025 yılı ikinci çeyrek verileriyle birlikte Türkiye, Dünya Bankası'nın kişi başına gelir sınıflandırmasında yüksek gelirli ülkeler arasına resmen katıldı.
Uzun yıllardır yüksek orta gelirli ülkeler kategorisinde bulunan Türkiye için bu gelişme, ekonomik bir başarı hikayesi olarak yorumlanıyor. Ancak Eğilmez, bu yükselişin arkasındaki dinamiklere dikkat çekerek, tablonun tüm boyutlarıyla değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Yükselişin Arka Planı: Enflasyon ve Kur İlişkisi
Mahfi Eğilmez, Türkiye ekonomisinin bu noktaya nasıl geldiğini ayrıntılı bir şekilde açıkladı. Yazarın makalesinde belirttiği üzere, bu terfi, cari fiyatlarla hesaplanan gayri safi yurt içi hasılanın (GSYH) yüksek enflasyon ve nispeten sabit kur ortamında dolar bazında artmasından kaynaklanıyor.
Cari fiyatlarla hesaplanan GSYH'nin enflasyondan arındırılmamış olması, ekonomide gerçek bir büyüme olmamasına rağmen rakamsal olarak bir artış yanılsaması yaratıyor. Eğilmez, bu durumu yüksek enflasyonun ve sabit kurun yarattığı bir illüzyon olarak tanımladı.
Gelir Dağılımındaki Uçurum: Kimler Faydalanıyor?
Mahfi Eğilmez'in yazısındaki en çarpıcı noktalardan biri, bu tablonun gelir dağılımı üzerindeki etkisi. Makalede yer alan verilere göre 2024 itibarıyla nüfusun yaklaşık yüzde 60'ı(53,2 milyon kişi), ortalama 15.325 dolarlık kişi başına gelir rakamının altında bir gelir elde ediyor. Nüfusun yalnızca 35,4 milyonu ortalama kişi başına gelir kadar gelir elde ediyor.
Sonuç olarak Mahfi Eğilmez, bu illüzyonla yaratılan tablonun uzun vadede sürdürülebilir olmadığını belirtti. Gerçekleri kabul etmenin ve şeffaf politikalar izlemenin, Türkiye ekonomisinin önündeki en önemli adım olacağına vurguda bulundu.
